Son yıllarda iletişim biçimlerinde köklü değişimler yaşanıyor. Özellikle, millennial ve Z kuşağı olarak adlandırılan genç nesil, geleneğe dair birçok unsuru geride bırakırken, yeni dijital iletişim platformlarına yöneliyor. Penetrasyonu giderek artan akıllı telefonlar ve sosyal medya uygulamaları, yüz yüze iletişimi neredeyse arka planda bırakmaya sebep oldu. Bu durum, günümüz toplumu açısından dikkate değer bir dönüşüm ve sosyal etkileşim biçiminde önemli bir kayma anlamına geliyor. İşte gençlerin iletişim alışkanlıklarının detayları ve bu değişimin altında yatan nedenler.
Mesajlaşma uygulamaları, gençler arasında popülerliğini arttırırken, yüz yüze iletişimin eski cazibesini kaybetmesine yol açtı. WhatsApp, Instagram, Snapchat ve TikTok gibi platformlar, sadece birebir mesajlaşmayı değil, aynı zamanda arkadaş grupları içinde anlık iletişimi de mümkün kılıyor. Gençlerin bu platformları tercih etmesinin en önemli sebeplerinden biri, anlık bilgi alışverişinin yanı sıra, zaman ve mekan bağımsız iletişim imkanı sunmasıdır. Yüz yüze konuşmanın getirdiği sosyal baskı ve kaygılardan kaçış, mesajlaşmayı daha cazip hale getiriyor. Örneğin, bazı gençler yazılı mesajlaşmanın rahatlığını, duygularını ifade etme konusunda daha özgür hissetmelerinin bir yolu olarak görüyor.
Dijital iletişimin sağladığı avantajlar, gençlerin daha fazla tercih etmesini sağlayan bir diğer önemli faktördür. Anlık gönderim, yanıt bekleme sürelerinin kısalması ve iletilerin kaydedilebilir olması gibi özellikler, dijital iletişimi cazip kılıyor. Ayrıca, video ve sesli mesaj gibi özellikler, yüz yüze iletişimi tamamen ortadan kaldırmamakla birlikte, onu farklı bir boyuta taşıyor. Gençler, sosyal medya üzerinden iletişim kurarken kendilerine özel bir dil ve tarz geliştirmiş durumdadır. Emojilerin, GIF'lerin ve videoların kullanılması, duygu ve düşünceleri daha etkili bir şekilde ifade etme imkanı sağlıyor. Böylece, yazılı iletişimdeki bu renkli ve dinamik yapı, yüz yüze iletişimde bulunmayan bazı duygusal unsurları da beraberinde getiriyor.
Bir diğer dikkat çekici nokta ise, gençlerin sosyal medya üzerinden etkileşimde bulunma sıklığı. Araştırmalar, gençlerin günde ortalama 3-5 saat arasında sosyal medya platformlarında aktif olunduğunu gösteriyor. Bu da yüz yüze iletişimde geçirdikten çok daha fazla zamanın sanal ortamlarda harcandığı anlamına geliyor. Sosyal akışları takip etmek, yeni içerikler keşfetmek ve paylaşmak, günümüz genç kuşağının sosyal yaşamlarının merkezine yerleşmiş durumda. Aile ve arkadaşlarla sıradan bir akşam yemeği yerine, aynı zamanda online etkinliklerde yer almak, sosyal dinamiklerin tümden değişmesine neden oluyor.
Elbette, bazı gözlemler bu durumun getirdiği olumsuz etkileri de gözler önüne seriyor. Yüz yüze iletişimdeki empati, duygusal bağ kurma ve sosyal becerilerin pekişmesi gibi unsurlar, sanal mesajlaşma ile sağlanamıyor. Gençler arasında sadece yazılı kelimelerin kullanıldığı iletişim, bazen anlaşmazlıklara ve yanlış anlaşmalara neden olabiliyor. Dolayısıyla, gençlerin sosyal becerilerinin gelişimi konusunda, dengeyi sağlamak ve her iki iletişim biçimini de etkin bir şekilde kullanabilmek önem taşıyor.
Son olarak, mesajlaşma ve yüz yüze iletişimin, bir bütün olarak sosyal yaşamın dinamiklerine yansıdığını ve her iki iletim biçiminin de kendi içinde avantaj ve dezavantajlar barındırdığını belirtmek gerekir. Gençlerin sosyal hayatında mesajlaşma giderek daha belirgin bir yere sahip olurken, toplumsal normların ve iletişim biçimlerinin evrimi de devam edecektir. Sosyal bağlar kurmak, duygu paylaşmak ve yeni ilişkiler geliştirmek, her ne kadar dijital alanda sürse de, yüz yüze iletişimin de değerini unutmamak gerektiği bir gerçek. İletişimin her iki biçiminin dengeli bir şekilde kullanılması, genellikle daha sağlıklı ve tatmin edici sosyal ilişkiler ortaya çıkarır.