Gizemli bir bekleyiş, derin duygular ve iç içe geçmiş umutlarla dolu bir hikaye. Acılı bir babanın yaşadığı çelişkili duygular ve gözyaşları arasında sakladığı büyük sır, çevresindekiler için merak uyandırmaya devam ediyor. "Doktora gitti, gelecek diyorum" diyerek, her gün kapısını gözleyen bir baba, hem günlük yaşamın sıradan akışını sürdürüyor hem de içsel bir savaş veriyor. Bu hikaye, sadece bir babanın değil, aynı zamanda toplumun kıyısında kaybolan bir bireyin ruh haline dair derin bir anlayış sunuyor.
Her şey, çocuğun geçirdiği bir hastalığın ardından hastaneye başvurmasıyla başladı. O günden sonra babanın hayatı değişti. Doktorlar, ilk başta durumu kontrol altına almak için gerekli tüm tedbirleri aldı. Ancak her geçen gün, babanın içinde duyduğu kaygı katlanarak artıyordu. Geri dönüşsüz olabilecek bu durum, onun dünyasının altını üstüne getirmişti. Yaşadığı çaresizlik ve belirsizlik, her gün şiddetle hissettiği bir ağırlık halini alıyordu. "Oğlumun sağlığı için ne gerekiyorsa yapacağım," diye kendi kendine tekrarlarken, bir yandan da içinde büyüyen kaygının karşısında çaresizdi.
Baba, her gün hastaneye gidip gelerek çocuğunun odasının önünde bekliyordu. Beklemek, onun için hayatının en zor kısmıydı. Doktorlardan aldığı haberler, bazen moral verici bazen de yıkıcı oluyordu. “Doktora gitti, gelecek diyorum” ifadesi, onun için hem bir teselli hem de bir yanılgıydı. Çocuğu hastaneye gidip geldiğinde, bazen umutla doluyor, bazen de gözlerinin yaşıyla ıslanıyordu. Hastane koridorları, içinde bulunduğu belirsizlikle dolu bir labirent gibiydi. Her gün sabah erkenden hastaneye gitmek için yola koyuluyor, akşam saatlerinde de yine aynı yoldan eve dönüyordu. Ama eve dönerken hep bir şey eksikti; o eksik olan, onun için hayatın anlamı olan çocuğuydu.
Yaşadığı bu zorlu süreç, onun hayatındaki birçok şeyi sorgulamasına neden oldu. Diğer babalar gibi, o da çocuklarıyla mutluluğun tadını çıkarmak isterdi. Ancak şimdi, her şeyin öncelikli anlamı çocuğunun sağlığı olmuştu. Sadece kendisi değil, çevresindeki herkes bu acının yükünü hissediyordu. Aile üyeleri, arkadaşları ve komşuları, ona destek olmaya çalışsa da hiçbir şey, çocuğun hastalıktan kurtulması kadar önemli değildi. O gün akşam eve döndüğünde, kendisine “Her gün küçük bir umut ışığı var; o ışığı kör etmemeliyim” diyordu. Umut, en karanlık anlarda bile parlayabilen bir ışıktı. Ancak bu ışıktan uzaklaşmamak için savaş veriyordu.
Bir gün hastanede, tedavi sürecinin nasıl geçtiğini öğrenmek için doktorla konuşma fırsatı buldu. Birçok kez tekrarlanan tedavi yöntemleri ardından çocuğunun durumu, ne yazık ki iyileşme göstermiyordu. Babası açısından, bu durum dayanılmaz bir acıya dönüşmüştü. Doktor, “Gelişmeler için biraz daha sabırlı olmalısınız” dediğinde, babanın içinde bir umut kıvılcımı yanmaya başlamıştı. “Belki bir gün gelecek,” diyerek kendisini teselli etti ama bu süreç içinde ruh halindeki kırılganlık, her an devreye girebiliyordu. Çocuğunun sağlık durumunu düşündükçe kalbi kırılırken, sürdüğü hayatın sıradan akışında ne kadar güçlü kalabileceğini sorguluyordu.
Bazen çocuğunun odasının kapısında beklerken gözyaşlarına engel olamıyordu; içsel bir savaş vererek dayanıyordu ama bu dayanıklılık, zamanla ne kadar zorlayıcı bir hale geldiğini hissettiriyordu. “Doktora gitti, gelecek diyorum” sözü, bir yandan yalnızca bir bekleyişi ifade ederken, diğer yandan yüzleşmek zorunda kaldığı bir gerçeği de simgeliyordu. Oğlunun olmak ya da olmamak kavgası sürerken, bir baba olarak yaşadığı hayal kırıklığı ve özlem iç içe geçmişti. Fakat yine de umudunu kaybetmek istemiyordu. Her yeni gün, harekete geçmek için bir neden daha sunuyordu ona.
Baba, zamanı geldiğinde çocuğuna bakıp “Senin için her şeyimi verdim, her gün yeniden doğdum” diyecek kadar güçlü bir bağ üzre durmaya çalışıyordu. Her an, kaybetme korkusuyla boğuşarak, sevdiklerine olan sevgisini daha da artırıyordu. Kazanılan her pozitif gelişme, onun için hayata yeniden başlayabilme şansı sunuyordu. Belki de hayatın acımasız döngüsü içinde, böyle duygusal bir hikaye ile yüzleşmek zorunda kalacaktı ama her zaman bir babayı bekleyen yeniden doğuş ve umut vardı. Sonunda, “Harcadığım her anı, seni sağlıkla yaşamak için harcadım” diyerek o anı kutlamanın hayalini sürüyordu. Zamanla, ona bu bekleyişte eşlik edecek yeni değişiklikler gelmeyi umuyordu. Ve belki bir gün, “Doktora gitti, gelecek” diyerek beklediği o an, hayatının en güzel anı olarak gerçeğe dönüşecekti.